01 Temmuz 2017 Cumartesi
Lavaux Bağları · Vaud Kantonu İsviçre
Değerli Gurme Dostlarım,
Konu şarap olunca, on yıllara dayanan gezgin yaşamımı ve kendimce gurme zevkimi bilen yakınlarım bana hemen dünyanın en güzel on şarap rotasını sorarlar.
BENİM SEÇİMLERİM
Oysa benim bir turizmci, hikâyeci ve anlatıcı olarak sıklıkla sakındığım iki noktadan birincisi konu ne olursa olsun ‘en’ kelimesini kullanmak durumunda kalmak, diğeri de yine değişik görüş ve zevklerin olabileceği bir durumda bir listeleme yapmak zorunluluğumdur.
Ama bu uzun ve ayrıntılı yazımın hatırına benim sevdiğim, benim gittiğim ve gördüğüm, toprağına ayak bastığım şarap rotalarından on tanesini, belirli bir öncelik sırası olmadan sizlerle paylaşayım.
Tekrar etmem gerekirse, bu konuda görüş bildirmek isteyen yüz uzman, meraklı ya da amatör bulsanız, yüz ayrı yanıt ve yorum alabilirsiniz ki bunların her biri de kendi içinde mutlaka doğruluk ve tutarlılık taşır. Aslında bu liste uzar gider. Mutlaka hakkını verememiş olduğum yerler de vardır ama dediğim gibi aklıma geldiğince yazıp sizlerle paylaşmak istedim.
1. KUZEYBATI İSPANYA · EBRO VADİSİ VE NAVARRO BÖLGESİ
Kuzey İspanya’ya yılda bir kaç kez yolum düşer. Yaptığım gezilerin yarısı Guggenheim Müzesi ve diğer müzeler, sanat eserleri ve heykelleri incelediğimiz programlardan oluşan kültür öncelikli turlar, diğer yarısı da basketbol ya da futbol gibi spor dallarındaki karşılaşmaları izlediğimiz gezilerdir. İki üç senede bir de konusu sadece şarap tadımı turlar yaparım.
Bu gezilerde merkez noktamız Bilbao’dur ama zaman zaman La Coruña ve San Sebastian’a kadar uzanırız. Galiçya, Navarro ve Bask Bölgesi şarapları dediğimizde benim seçimim Galiçya’da Monterrei, Ribeira Sacra ve özellikle Rías Baixas, Navarra’da tek geçeceğim Rioja, Bask Bölgesinde ise fısatını bulursanız özellikle denemenizi istediğim Txacolí. Bu bölgenin üzümleri sert güneşe alışık olduğundan Txacolí’nin Bizcaia’sı ve Álava’sının adeta bir kızgın boğa gibi olan saldırgan tadı ve baskın tonları sizleri tadımda olumlu anlamda şaşırtabilir.
Yalnız İspanya’da hava koşullarının değişmesi ve sıcaklıkların artması ile hasat mevsiminin Eylül sonlarından Ekim başına kaymaya başladığını da anımsatmak isterim.
2. İSVİÇRE · LAVAUX BÖLGESİ
İsviçre, gezi düzenlemeyi çok sevdiğim ülkelerden birisi. Cenevre’den başlayıp Zürih’te bitirdiğim ve yaklaşık bir hafta süren gezilerimde ülkenin batı bölümlerindeki belli başlı tüm şehirleri görüyoruz.
Bu rota üzerinde en çok ilgi çeken yerlerden biri ise Leman Gölü ve çevresi. Gölün kuzey kıyılarında, Cenevre ile Montreux arasında, tam olarak Lozan’dan başlayan Lavaux Bölgesi şarapçılık söz konusu olduğunda büyük ilgi çekiyor. Aslında Roma döneminden beri bağlar olsa da günümüzdeki örnekleri yaklaşık bin sene önce din adamlarınca dikilmiş.
Buradaki mikroklima koşulları altındaki üretim çok büyük hacimli değil ve çoğunlukla yerel tüketimde kullanılıyor ama göle doğru inen yamaçlardaki her santimetrekare toprağın teraslanarak nasıl kullanıldığını görürseniz şaşırabilirsiniz. Ben kimi zaman göl kıyısından otobüsle geçerken, kimi zaman Lozan Ouchy Şatosu önünden binip Chillon Şatosu sonrasında indiğim öğle yemekli gemi gezilerimde bölgeyi ayrıntıları ile anlatıyorum.
Unesco Dünya Mirası Listesi içinde yer alan ve şarkıcı Prince’in bile bu bölge ile ilgili bir bestesinin olduğu Lavaux bağlarına şarapla ilgili bir gezi düzenlendiğinde ise mutlaka Saphorin Kasabası ve çevresi gezilmeli, hatta Lavaux Panoramic Treni’ne de binerek adeta kartpostalı andıran bu doğada unutulmaz bir gezi yapılmalı.
3. KUZEY İTALYA · SOAVE BÖLGESİ
‘İtalya Şarap Rotası’ dendiğinde akla diğer çizme bölgelerinin yanısıra çoğunlukla Toscana gelir ve bu öneriyi yapanlar pek haksız sayılmazlar ama ben İtalya’da daha az bilinen, klasik şaraplarını çok sevdiğim bir bölgeyi, Soave’yi anlatayım kısaca.
Çoğunlukla Garganega ağırlıklı, Merlot katkılı bu bağlar ayrıca köpüklü ‘Spumante’nin de en güzel örneklerini veriyor. Yapılan şarap ağırlıklı gezilerde ise katılımcıları küçük kasabalar, butik oteller, otantik bağlar ve harika restaurantlar bekliyor. Ayrıca yakın çevrede Verona ve Garda Gölü’nün de olduğunu düşünürseniz, meraklıların burada yaptıkları gezilerden ne kadar büyük bir keyif aldıklarını tahmin edebilirsiniz.
4. ALSACE FRANSA · RIESLING
Aslında Almanya şarap rotalarının devamı olan Strasbourg ve Ren Nehri yakınlarındaki bu coğrafyada sıklıkla gemilerle Ren Nehri Gezisi yapıyorum.
Fransa ve şarap dediğimizde yazacak onca şey var ama ben kısaca buraların özellikle Riesling bölgesi olduğunu, Ortaçağ şatoları ve keyifli kasabalarla en az iki günlük program ile gezilebildiğini anımsatayım.
5. BORDEAUX · FRANSA
Fransa demişken elbette Bordeaux ve çevresini unutmamalıyız. Dünyanın en prestijli şarap bölgeleri arasında olan Bordeaux yine dünyanın en pahalı ve en gözde şaraplarına da ev sahipliği yapıyor. Çoğunu şişelerin üzerindeki isimlerden de kolayca anımsayabileceğiniz önemli kavlar arasında Médoc, Graves ve Saint Emilion’u sayabilirim. Çevredeki Gotik kasaba, şato ve kiliseler de anılarda büyük izler bırakıyor.
6. MENDOZA · ARJANTİN
Arzu ederseniz biraz da ‘Yen Dünya’ şarap rotalarından söz edelim. Oyuna sonradan giren ve başarı basamaklarını hızla tırmanan Arjantin’in özellikle And Dağları eteklerinde yer alan Mendoza Bölgesi bu ülkede aklıma ilk gelen yer.
Aslında Buenos Aires’e uzak olan, daha çok Şili’nin başkenti Santiago de Chile üzerinden ulaşılabilen Mendoza’ya yolunuz düşerse mutlaka şehirden yaklaşık yüz kilometre uzakta yer alan bağlara uğramayı unutmayın.
Daha çok Syrah, son derece prestijli Malbec ve Cabernet Sauvignon’dan oluşan bağlar Lujan de Cuyo ve Maipu çevresinde yoğunlaşıyor. Aklıma ilk gelen isimler arasında ise Terrazas de Los Andes Cheval des Andes, Reserva Malbec, Catena Zapata ve Cabernet Sauvignon Malbec var.
7. CASABLANCA VADİSİ · ŞİLİ
Eh, Arjantin Mendoza’ya gitmişken yan komşu Şili’ye uğramamak olmaz. Tüm Güney Amerika Kıtasını Magellan Boğazı ve Antartika geçişi dahil olmak üzere dolaştığımız yaklaşık üç haftalık gemi gezileri yaptığımda, programıma geminin rotasına göre ya Şili’nin başkenti Santiago’dan başlayıp Arjantin Buenos Aires’te bitiriyorum ya da tersini yapıyorum.
Hangisi olursa olsun, Şili Santiago’da mutlaka iki ya da üç gecelik bir konaklama veriyorum ki bu bölgeyi de hazır bu kadar uzun uçuşlarla gelmişken ayrıntılı olarak gezebilelim.
Şili’deki bir günü de aslında turistik anlamda da harika yerler olan Casablanca Vadisi ve Valparaíso’ya ayırıyorum. Önce başkentten yaklaşık bir buçuk saat uzakta olan Casablanca Şarap Vadisine gidiyoruz. Sonrasında ise harika kıyı şehirleri Valparaíso ve yeşil bahçeleri ile ünlü olduğu için ‘Bahçe Şehir’ adı verilmiş Viña del Mar’ı gezdiriyorum.
Şili şarap endüstrisi, hacim olarak dünyanın üst basamaklarında ve aynı zamanda ülke gelirlerinin büyük bir bölümünü de oluşturuyor.
Aslında ülkenin en serin iklimine sahip bu bölgede öne çıkan kavlar Sauvignon Blanc ve Chardonnay olsa da, ben biraz ‘butik lezzet’ sevdiğimden Mersin’e değil ‘tersine’ giderek Merlot ve Syrah peşinde koşuyorum.
8. CALIFORNIA · NAPA VE SONOMA
Madem ‘Yeni Dünya’da Amerika Kıtasındayız, bir daha ‘git-gel’ olmasın diye buraları bitirelim ve dünyanın değişik bölgelerine geçelim.
‘West Coast’ adı verilen, Amerika Birleşik Devletleri’nin batı kıyılarına yaptığım gezilerde elbette Los Angeles, Las Vegas ve San Diego vazgeçilmezlerden. Ama biraz daha yukarıda kalan San Francisco benim ‘olmazsa olmazlarım’ arasında. Buralara yapılan gezilerde genelde biraz sapa kalan, otobüs yerine uçuş uzaklığında ve pahalı bir yer olduğundan ‘maliyet düşünen ve düşürüen turizmcilerin üvey evladı’ konumundaki bu şehire ben de inadına en az üç gün ayırıyorum.
Bir gün dergimizde belki San Francisco’yu anlatırım ama biz hemen zaman kaybetmeden şehir merkezinden sırası ile birer saat uzaklıkta olan Sonoma ve Napa Vadisi’ne gidelim.
Aslında buradaki şarap rotası Avrupa’da olduğu gibi ‘dingin, elegan ve ağırbaşlı’ değil. Güney Amerika’da olduğu gibi ‘yerel ve içten’ de değil, biraz daha ‘Amerikanımsı’, daha eğlendirici, daha ‘hızlı tüketime’ yönelik ama o derece bilgilendirici ve profesyonel. Bu iki yerleşim, nüfusu ile sizi aldatmasın, ‘Karamürsel Sepeti’ sanmayın: Sonoma’da iki yüzü aşkın, Napa’da ise dört yüzün üzerinde üretici var.
Bakmayın, California şarapları pazarda boy göstermeye başladığında ‘Eski Dünya Avrupa’ bıyık altından gülüyordu ama boynuz kulağı bir çok alanda geçmeye başladı, geçmeyi başardı.
Çok sevdiğim California ürünleri, bu rotamıza göre ters yönde kalan Santa Barbara şarapları da dahil olmak üzere genelde daha yumuşak içimlidir. Gezilerde sıklıkla uğradığım Mondavi, Clos du Val, Inglenook ve Domaine Chandon benim ‘dört büyüklerim’ arasındadır.
‘Şampanya’ kelimesini Fransa’daki tescilli bölge haricinde kullanamadığımız için ‘köpüklü şarap’ diyebileceğimiz ürünleri dünyada çok tutulsa da ben buralarda Avrupa’nın tadını pek bulamıyorum nedense.
California şaraplarının en beğendiğim yönü ise karşıma meyve ağırlıklı tonları ve tok içimi ile çıkan Zinfandel ve Chardonnay. Fiyatlarının da tüm dünyada son derece ekonomik olması, yaygın dağıtım ağı bizlere tam ‘Amerikalı yapmış Ağabey!’ dedirtiyor.
9. GÜNEY AFRİKA · STELLENBOSCH VE FRANSCHHOEK
Uzun bir adımla Amerika’dan Afrika’ya atlayalım. ‘Şarap Kuşağı’ bu kıtaya ya en kuzeyde Akdeniz’den veya en güneyde kıtanın ‘neredeyse’ en ucundan değiyor.
Çoğu yerde ‘Cape Town Bölgesi, Cape Town Şarap Rotası’ gibi isimlerle karşılaşsam da, ben bu büyük şehrin bu isimleri kendi üzerine almış olmasını pek sevmiyorum. Çünkü asıl gezilmesi gereken ve bu tanımları hak eden yerler, hemen yakınlarındaki Stellenbosch Vadisi ve Franschhoek (Frençık okuyunuz) kasabası.
Cape Town’dan tam gün yaptığım gezilerde doğal güzelliklerin yanısıra bu bağlardan birinde tadım sonrası harika bir öğle yemeği veriyorum. Güneşi de yediğimizde geriye bahçelerdeki yemyeşil çimlere uzanıp tembelce dinlenmek kalıyor. Bağların içinde yer alan, her gezimde öğle yemeği için mutlaka uğradığım, müthiş manzarası ve arasıra çaldığımız piyanosu ile iki kasaba arasındaki Mont Rochelle o kadar harika bir yer ki, çok övdüğümden midir bilinmez, Virgin Group patronu Sir Richard Bronson sonuçta benim ısrarlarıma dayanamayarak geçtiğimiz yıl burayı satın aldı.
Üzümlere baktığımızda Cinsaut ile Pinot Noir karışımı olan Pinotage burada neredeyse bir numara. Sayabileceğim diğer isimler arasında Weisser Riesling, Palomino, Sémillon ve Muscat var. Burada önerebileceğim şişeler ise Somerbosch, Monterosso de Franchi, Domaine Coutelier ve Lanzerac.
10. AVUSTRALYA MELBOURNE · YARRA VADİSİ VE DANDENONG RANGES
Son durağımız Kaptan James Cook’un Britanya adına keşfettiği ‘Terra Australis’, diğer bir deyişle ‘uzak topraklar’ Avustralya. Elbette Yeni Zelanda’yı da bu coğrafyaya eklemek gerek.
Avustralya’ya aptığım geziler genelde üç haftaya yakın sürüyor çünkü uzun uçuşlarla geldikten sonra Yüzüklerin Efendisi film serisinin çekildiği ünlü Fiordland, Quuenstown, Maori yerlilerinin son kalesi Tauranga ve Waitomo olmadan her Avustralya Yeni Zelanda gezisi çok eksik bence.
Güney şarap kuşağında yer alan Avustralya o kadar büyük ki, konu şaraba gelince bu koşuşturmacada en uygun yer de son derece şık bir şehir olan Melbourne ve yakınları. Şehir bir iki gün boyunca gezdikten sonra üçüncü gün konuklarımı şarabın çağrısına uyarak Yarra Vadisi ve Dandenong Ranges’e kaçırıyorum.
Burası şehirden bir saat uzakta, küçük şirin kasabalar, butik mağazalar, restaurant ve şarap üretim merkezleri ile dolu bir bölge. Organik şarapları ile de ünlü bu bölgede köpüklü şarabın yanısıra Syrah, Arneis, Gamay, Shiraz, Savarro ve benim yine çok sevdiğim Pinot Gris ağırlıklı bağları eski buharlı tren tadında gezmek de son derece hoş.
Değerli dostlarım, sizleri kendi sevdiğim on rotada ağırlamak büyük keyifti. Peki, sizlerin ‘en onu’ hangisi?
YORUM YOK