‘ODE TO A MUSICAL ENGINEER’
Değerli Dostlarım,
Kendisini tanıdığımdan beri gerek müzik, gerekse bilişim konusunda son derece engin bilgilerinden yararlanmaktan onur duyduğum, derin birikimlerinin bir bölümünü bizlere aktardığı her fırsatta paylaşımlarından büyük keyif aldığım, müzisyen ve akademisyen değerli ağabeyim Doktor Cüneyt Kalpakoğlu‘nun dün akşam Taksim‘deki çok özel bir toplantısına davetli idim.
Kendi dostları, kardeşleri için düzenlediği ve dışarıya kapalı olan bu sunum / konferans ve dinletide bir kez daha yıllarca hatırlayacağımız saatler geçirdik. Üzerine bir de davetliler arasında her birinin yeri ayrı olan eski dostlarımızla karşılaşmış olmanın verdiği keyif de eklendi.
Altı yaşında klasik piyano eğitimine başlayan yolun yıllar içinde kendisini dünya klasik müziğinin beşiği Avusturya Viyana ile buluşturması, profesyonel eğitimi boyunca Türkiye’nin kilometre taşı olan son derece değerli müzisyenlerinin öğrencisi olma şansını yakalaması, her ne kadar son derece yetkin bir müzisyen olsa da, kendi alçakgönüllü tanımı ile titrini ‘Müzik Mühendisi’ olarak tanımlaması, tüm bunların yanısıra bilişim konularında ve özellikle kriptoloji uzmanlığında sadece ülkemizde değil, dünyada da en önce gelen bilim adamları arasında yer alması, Kalpakoğlu ağabeyimizi anlatmaya yetmese de belki daha önce karşılaşmamış olanlar için kendisini birkaç cümle ile tanımlamamıza yardımcı olur.
Dün gece Kalpakoğlu Ağabey önce doğanın sesleri nasıl ortaya çıkarttığını anlatarak başladığı sunumunda, müziğin insanoğlunun gelişmesinin her aşamasında nasıl biçim değiştirdiğini, yüz yıllar içindeki gelişimini, müzisyenleri, akımları, kavramları ansiklopedilerde bulamadığımız bilgilerle ve kendi yaşamından anekdotlarla süsledi.
Son derece üst düzey model Korg Synthesizer‘ı ve kristal kalitesinde ses veren yine kendisine ait özel ‘soundbar’ ses sitemi ile, adeta eksiksiz bir orkestrayı tek başına yönetti. Tınıları, Latince bir eserin duruluğundaki Bösendorfer piyanonun ağırbaşlı tuşelerinden, dev bir Jazz Band‘in ‘Brass Section Swell’lerine, bir Country şarkısındaki sade ağız armonikasının pompalı avuç içi nüanslarına dek yayıldı. Bu ne güzel bir tanım oldu böyle?
Açıkçası, hemen değişeceği endişesi ile perdeye yansıyan bilgilerden gözümüzü ayıramazken, aynı anda Cüneyt Kalpakoğlu‘nun kendine özel sunumu ile anlattıklarını dinlemek son derece keyifli oldu.
Unutmadan, tüm bu güzelliklere, müziğimizi Türkiye’den yurtdışı festivallerine taşımış, önemli başarılara imza atmış ses sanatçısı Serap Yenici de eşlik etti. Kalpakoğlu, anlatımlarının arasına serpiştirdiği canlı performansını, ünlü solist Yenici eşliğinde bir kat daha eşsiz kıldı. Son derece yumuşak, yeri geldiğinde güçlü ve geniş bir yelpazedeki tüm şarkılara hükmeden sesi bizleri New York New York‘un caz senkoplarından opera aryalarına dek sürükledi. Gözlerimizi kapatıp, tek bir notayı bile kaçırmama telaşı içine girdik. Repertuarı çok ayrıntılı, ses zenginliği rengarenk olan Yenici kardeşimi bir kez daha kulağımızı bu güzelliklerle doldurduğu için kutlamak ve özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Cüneyt Kalpakoğlu Ağabeyimin, arasıra konferansı keserek bana atıfta bulunması, katılımcılara beni tanıtması, çok değerli zamanının bir bölümünde bana söz vermesi, bir müzikal belgeselci olarak beni de son derece onore ve mutlu etti. Dostları huzurunda bana yönelttiği özellikle Osmanlı Müziği‘nde ve Avrupa‘da Vals konularında ben de küçük katkılarda bulunmanın keyfini yaşadım.
Haddim olmayarak yapabileceğim tek eleştiri, Sayın Kalpakoğlu‘nun bir buzdağı gibi sakladığı engin bilgilerinin belki de yalnızca yüzde, hâtta binde birinden yararlanabilmiş olmamızdır. Benim de konferanslarda çektiğim sıkıntının aynısı kendisinin de yüzünden okunmakta idi: Hızla akıp giden zamanın darlığı nedeni ile, aslında her biri saatlere yayılabilecek ayrı bir konferans olmaya aday konuların üzerinden kısaca geçmek durumunda kalmanın, günlere yayılabilecek seminer konularının birer ‘sunum tıkı’ ile geçmenin tatlı üzüntüsünü yaşadığını gözlerinden sezmekte idim ki, kendisi de bu konuyu zaten kısaca belirtti. Elbette bu tatlı üzüntünün güzel yanı da, değerli Üstadımın engin bilgilerinin henüz tanışamadığımız bölümleri ile bir başka konferansta karşılaşabilecek olmanın heyecanı.
Tekrar sonsuz teşekkürler Doktor Cüneyt Kalpakoğlu Ağabey, bizleri müziğin sihiri ve engin bilgileriniz ile aydınlattığınız için!
YORUM YOK