Değerli Gezi Dostlarım,
Ülkemizde ‘Uzakdoğuya Özgü Gölge Boksu’ olarak tanınan T’ai Chi Ch’uan ya da kısaca T’ai Chi, aslında bu coğrafyaya düzenlediğimiz gezilerde konuklarımızın en çok merak ettikleri konular arasında. Bu spor, meditasyon, felsefe ve dövüş sanatını size kısaca tanıtmak istiyorum.
Mükemmel Bir Deneyim
Mesleğim gereği, bir turizmci olarak otuz yıla yakın bir süredir Uzakdoğu’ya gidiyor ve konuklarımı gezdiriyorum. Genelde programlar yorucu olmasa da, saat farkları ve uzun uçuşlar elbette bu gezilere biraz yorgun başlamamıza neden oluyor. Aslında bir kaç gün erken kalkarak, doğuya yapılan gezilerde bu yorgunluğun etkilerini azaltmak olası. Bu nedenle çoğu sabah çok erken kalkıp, gün ışımaya başlarken yürüyüş ya da koşu yapıyorum. Bazı gezilerde, fotoğraf çekmeyi seven konuklarıma bir foto safari bile düzenliyorum. Bu yürüyüşler sırasında şehirde yaşayanların uzakdoğu kültüründe çok yaygın olan T’ai Chi Ch’uan meditasyonuna tanık oluyor, seyretmekten kendimizi alamıyoruz. Çok prestijli ve özel gezilerde ise, sıklıkla olmasa da konuklarımıza bir gece önceden uygun Tai Chi giysileri dağıtıp, uzmanları eşliğinde konuklarımızı sabah erken uyandırarak, son derece mistik bu deneyime ortak etmek üzere dışarı çıkıyoruz.
Düşünün ve hayal edin: Serin ve tertemiz bir hava, yeni uyanmaya başlayan sakin bir şehir, oksijen dolu bahçeler ve doğan güneşin enerjisi eşliğinde başlayan gün… Bir kaç saat boyunca yıllarca anımsayacağımız kendi Tai Chi meditasyonumuzu olabildiğince gerçekleştiriyor ve duru bir keyifle otelimize duş ve kahvaltı için dönüyoruz. Siz de Uzakdoğu gezilerine katılırsanız, böylesine orijinal bir programı gerçekleştirme olanağınız yoksa bile mutlaka erken uyanıp, otelden kendinizi dışarı atın. Özellikle parkların olduğu bölgelerde, yüzlerce kişinin bu mistik törende bir araya geldiğini göreceksiniz. Artık rahatsız etmeden bol fotoğraf mı çekersiniz, bir yere oturup izler misiniz, yoksa sessizce düzeni bozmadan sessizce aralarına mı karışırsınız, size kalmış. Ama arzu ederseniz gelin, önce bu meditasyon, spor, huzur bulmak için yapılan egzersiz, ne derseniz deyin, sizi bir kaç bin yıl öncesine götürerek bu felsefe ile tanıştırayım.
T’ai Chi Ch’uan Efsanesi
T’ai Chi Ch’uan ya da kısaca Tai Chi, kökenleri yaklaşık 3.000 yıl öncesine dayanan bir dövüş sanatı. Kelime anlamı ise ‘İlahi, Yüce Son Yumruk’. Her ne kadar Çin’de doğmuş ve tüm dünyaya yayılmışsa da, yakın coğrafya Hindistan’ın da etkileri olduğu düşünülüyor. Aslında tüm Çin dövüş sanatlarının kökenlerinde, daha sağlıklı bir beden ve ruh için arayışlarını aralıksız sürdüren Shaolin Tapınağındaki Hintli rahip Ta Mo’nun izleri ile karşılaşıyoruz.
Tai Chi için sıklıkla dile getirilen ve yüz yıllar öncesine uzanan efsaneyi de anlatmak istiyorum size. Çinli rahip Chang San Feng, bir sabah Wudang Dağı eteklerindeki Shaolin Tapınağı’nda meditasyon yaparken çok ilginç bir olaya tanık olur. Bir saksağan ve bir yılan kavgaya tutuşmuşlardır. Rahip bu iki hayvanın ölümüne dövüşünü izlemeye başlar. Saksağan kanatlarını sonuna dek açmış, ani ve sık hareketler yapmakta, hızlıca gagasını ileri uzatıp çekmekte ve aralıksız zıplamaktadır. Buna karşın yılan, saksağanın her atağında yumuşak bir biçimde sağa ya da sola kaçmakta, bu arada dairesel hareketler çizmekte, avantajlı konumunu kaybetmeden bu sakin kıvraklıkla kuşun açığını yakalamayı beklemektedir. Chang San Feng, daha atak görünen saksağanın aksine, sertlik karşısında yumuşaklığın daha büyük güç verdiğini ve yılanın bu dövüşü kazanacağını düşünerek, direk saldırı yerine dönerek savunma tekniklerini içeren ilk on üç hareketi kapsayan T’ai Chi Ch’uan’ın temellerini atar. Bir diğer söylence ise bu sanatı Çinlilerin en eski inanışlarından Taoizm’e kadar dayandırır.
Tarihçe
Chang’ın büyük torunlarından Chen Wang Ting ilk dövüş kurgularını ortaya çıkartmış ve aile içinde öğretinin devamını sağlamıştır. Daha sonra 19. Yüzyıl başlarında aileden olmayan Yang Lu Chan, sanatın inceliklerini öğrenerek dünyaya tanıtmıştır. Günümüzde uygulanan hareketler de, Yang Lu Chan’ın kendi yorumlarını eklediği ‘Yang Stili’ olarak bilinir. Daha sonra da, Yang’ın ailesinden bu sanatı öğrenen üstadlar, Wu Hao, Wu ve Sun adı altında farklı uygulamaları geliştirmişlerdir.
Gölge Boksu
Popüler kültürde bu meditasyona ‘Gölge Boksu’ denmesinin nedenlerini de gittiğim coğrafyalarda araştırdım, bu sanatı öğreten ustalarla konuştum. Hepsinin kendi içinde doğru ve kapsamlı ayrı ayrı açıklamaları oldu ama, toparlamam gerekirse sorumun yanıtını kişinin kendi öfkesini bastırabilmesi, acele etmeden ve sabır gösterek bedenini kontrol altına alabilmesi, ve bunu adeta ‘kendi gölgesi ile savaşırcasına’ yapıyor olmasında bulduğumu söyleyebilirim. Konuklarımın en çok merak ettikleri konu, ‘Martial Arts’ olarak bilinen diğer savaş sanatları, veya savunma felsefeleri ile T’ai Chi Ch’uan arasındaki önemli farklardır. Kısaca söylemem gerekirse T’ai Chi, yumuşak stile sahip tek dövüş tekniğidir. Çünkü uygulamada, tüm kaslar gevşemekte ve yumuşamaktadır. Diğer dövüş sanatlarında ise tüm kaslar en gergin oldukları konumlarda kullanılır.
T’ai Chi Ch’uan Yumuşaklığı
Sizleri duyar gibiyim. Son derece sert dövüş tekniklerine karşı, T’ai Chi nasıl başarılı olabilir? Gelin arzu ederseniz bu yanıtın izlerini felsefenin kendi içerisinde arayalım. Bizim park ve bahçelerde gördüğümüz aslında bu sanatın çok küçük bir bölümü, hatta başlangıcıdır. İleri tekniklerde eğitimler silahlı dövüş, ellerle rakibi uzak tutma, itme, nefes tekniklerini geliştirme, gücü koruma, hız kazanma, değişik savunma setleri ve yeri geldiğinde serbest dövüş inceliklerine kadar uzanır. Modern uygulamalarda yirmi dört standart set vardır ve öğrencilere üçer adet sekizlik gruplar altında öğretilir. T’ai Chi günümüzde sık antrenman ve aralıksız eğitim isteyen bir spor türüne dönüşmüştür. Bilgi ve antrenmana da esnetme çalışmaları ile kondisyon egzersizleri eşlik etmektedir. Hızlı ve bilinçsizce yapılan çalışmalarda, ciddi eklem sorunları ortaya çıkabilmektedir.
Yumuşaklığa gelince… Burada eşitlik, ‘güçsüz ve yumuşak olanın sert ve dayanıklı olana karşı koyabilmesi ve yenebilmesi’ üzerine kurulmuştur. Anahtar kelime ise ‘boyun eğmek’tir. Boyun eğmek, teslim olma anlamından çok, denetimli bir biçimde ‘düşmanın gücüne önce uyum sağlamak, daha sonra düşmanın gücünü kullanarak onu yenmek’ anlamında düşünülmelidir. Yıllar önce aynı soruyu ben de bir T’ai Chi üstadına sorduğumda bana çok ilginç bir yanıt vermiş, ‘T’ai Chi Ch’uan sanatını çok iyi bilen bir rakip ile savaşmak, bir ipte asılı olup sallanan bir çarşafı yumruklamaya çalışmaktır’ demişti.
Bu savunma sanatı, doğadaki en duru madde olan suyu örnek alır. İşte su da akışkan, yumuşak ve ilk bakışta dayanıksızdır. Ama T’ai Chi dövüşçüsü adeta su gibi kıvrılır, döner, yumuşak hareketlerle düşmanının boşluklarına dolar. Rakip kendisini tutmaya çalıştığında ise yine su gibi avuçlarının ve yumruklarının arasından akar gider. Bu nedenle ustalar öğrencilerini ileri savaş teknikleri ile çalıştırırken, ‘Düşmanınız ne kadar sertse, siz o derece yumuşayın’ der. ‘Çevrenizde dönüp duruyorsa, siz de onunla aynı yönde dönün, sarın ve adeta onun bir parçası olun…’ İşte düşmanla ‘bir olunduğu’ andan sonra, karşı tarafın gücü, T’ai Chi uygulayana geçer.
Yerçekimi de, bu öğretide önemli bir değişkendir. T’ai Chi, insanoğlunun dik durarak, dört ayak üzerinde yürüyen hayvanlara oranla daha az yerçekimi direnci etkisinde kaldığını ve bunun yararlarını savunur, beyin ve ruhun bu nedenle daha dingin olduğunu ileri sürer. İşte buradan hareketle dövüş süresince yapılan pozisyon hataları ve duruştaki dengesizlikler, normalden daha fazla güç harcanmasına neden olur. T’ai Chi duruşları bu enerjiyi harcamaz ve ileride kullanılmak üzere saklar. Manevi anlamda ise kazanılan bu ılımlı yumuşaklık, zihin gevşemesi, huzur ve dinginliğin, yaşlanmayı geciktirdiği, duyarlılığı artırdığı ve kötü enerjiyi kovduğuna inanılır.
T’ai Chi Ch’uan Meditasyonu
Aslında T’ai Chi için yalnızca dövüş ya da savaş sanatı demek doğru değil. Çünkü sağlıklı yaşam için yapılan bir meditasyon olmasına rağmen, son derece karışık ve bilimsel bir savunma sistemi olduğunu da belirtmem gerekiyor. Eskiden yol kesen haydutlara ve efsanelerde adı geçen doğaüstü varlıklara karşı koyabilmek için geliştirilen sistemli bir dövüş tekniği olmasının yanısıra, kişinin meditasyon ve kendini iyileştirme (öz sağaltım) yeteneklerini de en üst düzeye çıkarmasını sağlıyor.
Bir spor dalı olarak düşündüğümüzde ise aslında bir çok avantajı çıkıyor karşımıza. Amaç sadece sağlıklı bir vücudu değil, aynı zamanda daha dingin bir zihin ve daha keskin bir dikkati de amaçlıyor. Bir bölümü oldukça basit, bir bölümü de karışık hareketler serisinden oluşan T’ai Chi Ch’uan, herkesin yapabileceği bir meditasyon. Öncelikle çocuklardan yaşlılara kadar herkes için uygun. Herhangi bir özel donanım ya da alete de gerek duyulmuyor. Küçük bir alan bile yeterli. Hava koşulları iyi olduğunda dışarıda, özellikle park ve bahçelerde, kış aylarında ise oda içerisinde uygulanabiliyor. Genelde sabah erken saatlerde ve akşam gün batmadan önce en güzel zaman aralıkları olsa da, yüzü doğan güneşe karşı çevirerek gerekleştirmek daha yaygın.
Aslında bu sakin ve dengeli hareketlerin altında, kasları esnetme ve gevşetmenin yanısıra son derece önemli bir nefes alıp verme tekniği de yatıyor. Derin nefes alındığında vücutta içeri ve yukarı doğru büzülen diyafram, bir süre tutulan bu nefes verildiğinde ise dışarı ve aşağı doğru genleşerek mide ve bağırsaklara masaj yapıyor. Sadece uygun nefes alıp verme bile özellikle sindirim sorunları olanlar için son derece rahatlatıcı. Üstelik derin nefes alındığında akciğerin en uzak köşelerine kadar etki eden oksijen, kanı zenginleştirerek, vücudun içindeki dolaşımı da rahatlatıyor. Kan damarları genişlediğinden, egzersizler kalbe yardımcı olurken, trombozları da olabildiğince önlüyor.
Bu meditasyon uzun süre uygulandığında ise merkezi sinir sistemini de etkileyerek, tüm organların daha sağlıklı çalışmasını beraberinde getiriyor. Elbette unutmamak gerek, bu bir tedavi yöntemi değil. Modern tıbbın yöntemlerinin yanında, rahatlatıcı ve dinlendirici bir seçim olarak görmek gerek. Bildiğiniz gibi Batı dünyası ile geleneksel tıp arasında genelde bir çatışma demeyelim ama, tatlı bir çekişme var ve hala açığa çıkmamış gri bölgeler bulunmakta.
Üzerinde saatlerce konuşabileceğimiz, sayfalarca yazı yazabileceğim T’ai Chi Ch’uan deneyimini aslında yakından yaşamanın en güzel yolu o coğrafyalara gidip, anlattığım sabah saatlerinin hoş gizemine sessizce tanık olmak, belki de çok şanslı iseniz, işin üstadı eşliğinde bu benzersiz meditasyonu dostlarınız ile gerçekleştirmek…
8 Yorum
Özge Bey,
Tarihinde bir çok hanedanlıktan oluşan Çin İmparatorluğu dünyanın en eski, süreklilik gösteren medeniyetlerinden. Tarihi,doğal güzellikleri ve kültürünün yanısıra etkileyici ulusal örf ve adetlere sahip gizemli ve çekici bir ülke. Diğer taraftan, güneşin doğduğu ilk yer Nippon, saygı ve hoşgörü ülkesi Japonya. Geleneksel kıyafetlerinden,mimarisine, içeklerinden,çay ve kimono merasimlerine kadar hep ilgimi çeken ülkeler arasında olmuştur.
Sizin de T’ai Chi Ch’uan meditasyonunu anlatmanızla hepten içim içime sığmamaya başladı.Bir gün Sevgili Özge eğer bizleri de bu özel gezi ile şereflendirirseniz ben de bir sabah erkenden kalkıp caddelere ya da parklara çıkarak hayranlıkla bu sanatı izleyip aklın bedenin hareketlerini yönlendirmesini ve bu zarif hareketleri onları rahatsız etmeden bol bol resimleyeceğim. Daha sonraki gün ise
sizin gibi bir üstadla bu benzersiz meditasyonun gizemine ortak olacağım. O günü büyük bir özlemle bekliyoruz hepimiz.
Sizlere keyifli geziler diliyorum.
Demet Hanım,
2014 yılı programında bir ‘Kiraz Çiçekleri’ programı düşünüyorum. Belki biraz Çin, biraz Vietnam eklerim. Sizler Signature Collection üyesi olduğunuz için, bu gezilerden öncelikli olarak haberdar olacaksınz ve bildiğiniz üzere rezervasyon önceliğiniz var.
Umarım yine bu güzel gezilerde buluşuruz.
Saygılarımla
T’ai Chi deneyimini yaşayan şanslılar arasındayım. Beş kişilik grubumuzla işin uzmanı hocamızdan uzun bir süre özel ders alarak bu spor dalıyla tanışma olanağım. İşim gereği son derece agresif günlerden geçtiğim, sinirimi ve öfkemi ne yaparsam yapayım bir türlü kontrol edemediğim, tüm bunların acısının bedenimden çıktığı bir dönemde bu meditasyona başladım..
İyi ki de başlamışım. İlk öğrettiği, kaybettiğim dengemi yeniden kazanmak oldu. Ardından benliğe yerleşen siniri sabırla değiştirmeyi öğrendim. Özü ‘yavaşlama’ idi. Olabildiğince yavaş,sakin ve sabırla hareket etmek. Doğru nefes almayı öğrenme geldi ardından. Fiziksel hareketler dışarıdan bakıldığında çok kolay görünse de aslında oldukça zor ama olanaksız değil. Üç ay gibi bir sürede bedendeki inanılmaz değişikliği görmek olası. Kasların esnemesiyle birlikte bel ve boyun bölgesi ağrılarım neredeyse sıfıra inmişti. Masa başı çalışanları için çok yararlı.
Felsefesi son derece derin olan bu sporun, zihin ve bedene katkıları sizin de dediğiniz gibi sayfalarca anlatılabilecek kadar uzun. En sevdiğim iki hareket’ağaç gövdesi olmak’ ve ‘güneşi selamlamak’ idi. Fırsatı olanlara özellikle öneriyorum.
Sibel Hanım,
Ayrıntılı açıklamalarınız için teşekkür ederiz. Umarım bu dans/spor/meditasyon, yaşamınızda amaçladığınız huzuru, tatlı dili, rahatlığı ve dinginliği verebilmiştir size.
Harika gerçekten, bir bölümünü daha önce farklı kaynaklarda okumuş olsam da, anlatımın inanılmaz aydınlatıcı ve bilgi dolu. Aslında görüyorum ki bu felsefeyi anlayabilenler, hayatla çok daha barışık ve keyifle dans edebilir hale gelir.
Teşekkürler sevgili Özge.
Beğeniniz için teşekkğür ederim Ebru Hanım.
Özge Bey,
Ben Antalya’da oturuyorum ve yazınızı henüz okuma fırsatı buldum. Boks ve trekking yapmaktayım fakat yazınız çok ilgimi çekti. Antalya’da bu spor ile ilgili bir arkadaş veya bir salon var ise bağlantı kurmam konusunda bana yardımcı olursanız çok sevinirim.
Fahri Bey,
Güzel sözlerinize çok teşekkür ederim. Sevdiğim güzel şehir Antalya’da böyle bir yer var mı bilmiyorum ama yorumunuzu yayınlayalım, bakalım belki bir Antalyalı Tai Chi meraklısı dostumuz yanıt yazar buraya.